Bu eserde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin (TYMM) öğrenci merkezli; alan, beceri ve değer odaklı yapısı ile tüm bileşenleriyle incelenmiş olup, felsefi, pedagojik ve uygulama boyutlarıyla eğitim sistemimizdeki potansiyel etkileri yansıtılmıştır. TYMM toplumsal değişim, bilimsel gelişmeler, dijital dönüşüm ve insan anlayışındaki ilerlemeler ışığında sürekli yenilenmeye açık, dinamik bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Model, insanı ontolojik, epistemolojik, zamansal ve aksiyolojik bütünlük içinde değerlendirmekte; bireyin bilişsel, duyuşsal, ahlaki ve sosyal yönlerinin bütüncül gelişimini hedeflemektedir. Bu yönüyle TYMM, yalnızca akademik bilgi aktarımına değil, bilgelik, ahlak, estetik ve toplumsal sorumluluk dengesine dayalı bir eğitim anlayışına çağrı niteliği taşımaktadır.
Modelin yapısal temellerini oluşturan erdem-değer-eylem çerçevesi, sosyal-duygusal öğrenme ve sistem düşüncesi ve okuryazarlık bileşenleri, çağın gereksinimlerini karşılayan yenilikçi bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Ancak alanyazında, bu felsefi temellerin öğretim uygulamalarına nasıl dönüştürüleceği, değerlerin sınıf içi etkinliklerle nasıl içselleştirileceği ve modelin akademik dilinin öğretmenlerce anlaşılabilirliği konusunda eleştiriler öne çıkmıştır. Modelin başarısı, “eylem” boyutunun derinleştirilmesine, öğretmenlerin pedagojik yetkinliklerinin güçlendirilmesine ve yerel kültürel değerlerle daha güçlü bütünleşmeye bağlı görünmektedir.
Öğrenci profili açısından TYMM, “yetkin ve erdemli insan” idealini merkeze almakta; ahlak, bilgelik, irade, estetik duyarlılık ve üretkenlik gibi temel niteliklerle donanmış bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Ancak küresel ölçekte öne çıkan girişimcilik, dijital yaratıcılık ve kariyer planlama becerilerine doğrudan vurgu yapılmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Benzer biçimde, öğrenci profili ile program bileşenleri arasındaki ilişkilerin daha görünür hale getirilmesi gerekliliği, modelin uygulamadaki açıklık düzeyini artıracaktır.
Eğitim sürecinin yapılandırılmasında öne çıkan okul temelli planlama anlayışı, öğretmen özerkliği ve yerelleştirme ilkeleriyle eğitimde esnekliği artıran önemli bir yeniliktir. Bununla birlikte, öğretmen yeterlikleri, altyapı eksiklikleri ve destek mekanizmalarının sınırlılığı, okul temelli uygulamaların sürekliliğini tehdit eden unsurlar arasında yer almaktadır. Öğrenme-öğretme süreçleri bölümünde vurgulanan yaşantı temelli öğrenme, köprü kurma, öğretmen yansıtması ve öğrenci merkezlilik, modelin pedagojik olarak sağlam bir zemine dayandığını göstermektedir. Yine de bu pedagojik dönüşümün öğretmen yetiştirme sistemine yansımaması durumunda, TYMM’nin kuramsal bir model olarak kalma riski dikkat çekmektedir.
Modelin ölçme ve değerlendirme boyutu, biçimlendirici ve süreç odaklı anlayışıyla çağdaş bir yaklaşım sergilese de, uygulamada merkezi sınav sistemiyle olan uyumsuzluk, öğretmenlerin kaygılarını artıran bir unsur olarak görülmektedir. E-portfolyo, performans görevleri ve çoklu değerlendirme araçları gibi yeniliklerin yaygınlaştırılması, hem sürecin güvenilirliğini hem de öğrenci katılımını güçlendirecektir.
TYMM’nin değer ve karakter eğitimine yaklaşımı, modelin en güçlü yönlerinden biridir. Adalet, sorumluluk, merhamet, çalışkanlık gibi çatı değerler; Erdem-Değer-Eylem çerçevesiyle bireyin eylemlerine yön veren davranışsal göstergelere dönüştürülmüştür. Ancak değerlerin pedagojik yöntemlerle nasıl içselleştirileceğine ilişkin açıklık düzeyi sınırlıdır. Bu noktada, okul kültürü, öğretmen tutumları ve ölçme-değerlendirme süreçlerinin değer temelli bir bütünlük içinde yapılandırılması gerekmektedir.
Disiplinler arası öğrenme, sistem okuryazarlığı ve 21. yüzyıl becerileri bölümlerinde TYMM’nin bütüncül vizyonu açık biçimde görülmektedir. Sistem düşüncesi, sürdürülebilirlik okuryazarlığı, dijital farkındalık ve STEM/STEAM temelli yaklaşımlar, öğrencilerin karmaşık problemleri çok boyutlu şekilde ele alma kapasitesini desteklemektedir. Ancak öğretmenlerin disiplinler arası planlama yeterliklerinin güçlendirilmesi, bu kazanımların sürdürülebilirliğini sağlayacaktır.
Modelde farklılaştırılmış öğretim, program dışı öğrenme ve yaşam boyu öğrenme bileşenlerinin bütünleştirilmesi, bireysel farklılıkların gözetildiği kapsayıcı bir eğitim anlayışını güçlendirmektedir. Bununla birlikte, özellikle sosyal sorumluluk, kariyer gelişimi ve sanat-spor temelli etkinliklerin sınırlı yer bulması, uygulamada genişletilmesi gereken alanlara işaret etmektedir.
Sonuç olarak, TYMM; bilgi, değer, beceri ve eylemi bütünleştiren özgün bir eğitim paradigması olarak Türkiye’nin maarif geleneğini yeniden yorumlama potansiyeline sahiptir. Bu model, eğitimde yerel kökleri koruyarak evrensel değerlerle uyumlu bir yönelim sunmakta; insanın sadece öğrenen değil, erdemli bir varlık olarak yeniden inşasını hedeflemektedir. Ancak modelin başarısı, öğretmenlerin bu felsefeyi içselleştirmesi, okul kültürünün bu değerlere göre şekillenmesi ve sürekli geri bildirimlerle beslenen bir uygulama ekosisteminin oluşturulması ile mümkün olacaktır. Bu eserde yapılan tartışmaların, TYMM’nin bilimsel temellerini güçlendirmesi, uygulamadaki karşılığını zenginleştirmesi, yeni araştırma fikirlerine ışık tutması ve Türkiye’nin eğitim vizyonuna etkin katkılar sunması temennisiyle…